İsa Ekin ve aile dostumuz Rabia ile Toroslar’da, Alakır vadisinde Doğa Ana’nın bağrında tüm canlılarla barışık yaşayan iki güzel insan Tuğba ve Birhan’ın misafiriydik.
Tuğba ve Birhan Alakır’a on yıl önce gelmiş. İstanbul’dan, kentin yıkıcılığından doğaya, öz yuvalarına sığınmışlar. Anadolu’yu dolaşmışlar sırtlarına çantalarını alıp. Alakır’a geldiklerinde buraya yerleşmişler. Önce tipi tarzı bir çadır kurmuşlar ve bir yandan da ‘yuva’larını yapmaya başlamışlar toprak, çalı, gübre ve ağaçtan.
Yuva’nın inşa sonrası hali
İki sene önce ise Elif bebeğini Alakır’da doğurmak ve büyütmek isteyince, eşi Tayfun ve Birhan ‘yuva’ yapmışlar. İki ayda tamamladıkları yuvanın adını ise ‘Işık evi’ koymuşlar. Ve Şubat ayında teşrif etmiş can bebek. Cana Işık demişler ona. Alakır’ın canına can katan güzel yavruya. Cana Işık, tüketim toplumundan ve endüstriyel işgal altındaki kentin saldırılarından uzak, anasının ve Doğa Ana’sının kucağında büyümüş. Şimdi annesi ile İstanbul’da kalıyor ‘yeryüzü evleri’ çalışmaları için. ‘Yuva’lar ilham olsun, çoğalsın diye.
ilk yuva
Tuğba ve Birhan doğada tüm canlılar ile uyum içinde yaşıyorlar. Ateş yakmak için kozalak toplarken de tohumunu dökmüş olanları toplamaları, ormanda topladıkları her bir odun için doğa anaya şükranları, kısacası doğaya seküler gözle bakan anlayışa karşın doğanın ruhunu ve ritmini hissetmeleri ve bunu kutsamaları etkiledi en çok bizi. Düşünsenize, topraktan yiyor, topraktan aldığınızı toğrağa veriyor,topraktan ısınıyorsunuz. Aranızda yapay bir aracı yok. Oysa kentlerde üretmiyor tüketiyoruz ve kendimize, kendi doğamıza da yabancılaşıyoruz.
Alakır Vadisi’ni besleyen 60 kilometre uzunluğundaki Alakır Nehri üzerinde 3′ü tamamlanmış, 5′i de proje veya planlama aşamasındaki HES’lerin akarsu üzerinde suyu borulara hapsetmesi nedeniyle doğal yapı da bozulmaya başlamış. Doğanın merkezine insanı koyarak gerisini meta/nesne olarak gören HES şirketleri vadideki diğer tüm canlıların yaşam alanını talan ediyor, gasp ediyor.Tuğba ve Birhan’ın Alakır’da HES’lere ve yaşam katili HES’çilere karşı verdikleri mücadeleye canlı şahit de olduk. HES şirketinden mühendisler karşı vadide ölçüm yaparken yuhalayarak, ıslıklarla, sloganlarla bağırışımıza köpek arkadaş Efe’de uluyarak destek verdi.
Aslında yeryüzünü cennete dönüştürebilmemiz mümkün ve çok basit: doğanın ritmine kendimizi bırakmak. Fakat cehenneme sıkı sıkı tutunuyor insanlar. Öyle ki yetmiyor o cehennemi büyütmek için diğer canlıların cennetini talan ediyor. Düşlediğimiz, yeryüzünde şanlı bir barışa götürecek yol önce bu farkındalıktan geçiyor. Başka bir yuva, ‘Öz yuva’ mümkün!
Kaynak:http://ekinvedoga.wordpress.com/2014/02/26/doganin-ritmine-birakilan-bir-yasam/