Merhaba arkadaşlar bugün yine, yeniden bir başlangıç için kolları sıvadığımı sizlere söylemekten onur duyuyorum. Bu seferki sebebim dün gece izlediğim bir belgeselle ilgili. Belgesel Aaron Swartz ile ilgiliydi. Kendisi “İnternetin Altın Çocuğu” olarak biliyor. 26 yıllık bir yaşamın sonunda kendini asarak öldüren (ABD hükümeti tarafından öldürüldüğü iddiları da mevcut) Swartz sürekli kendine sorduğu bir soruyu bu sefer ben kendime soruyorum; “Neden dünyayı değiştirmek için hiç bir şey yapmıyorum?” Bu soruyu sadece ben değil herkesin kendine sorması gerekmiyor mu? Bana sorarsanız Aaron haklıydı ve her gün kendimize bu soruyu sormalıydık. Peki gerçekten bu soruyu kendimize sormanın bir anlamı var mıydı? Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsanız, vardı ancak sıradan bir yaşam sürdürmek istiyorsanız gerek yoktu. Benim isteyeceğim en son şey bu olur. Yani doğup, eğitimi, tamamlayıp, işe girip, evlenip, çoluk çocuğa karışıp yaşlanana kadar sömürülüp, ölmeyi beklemek… Böyle gelmiş böyle gidecek demek, sanırım dünyanın en büyük günahı olsa gerek. Bu kadar adaletsiz, anti demokratik bir sistem yaşayıp “böyle gelmiş böyle gidecek” demek saçmalığın dibi olsa gerek. Yanlış olanı görüp buna bir dur dememek ve hiç yapmamak.. Böyle söyleyince gerçekten iğrenç ötesi geliyor. Oysa geçmişe nazaran yapabileceklerimizin sınırı yok. Sadece harekete geçmemiz gerekiyor ve en azından kendimizden başlayarak bir şeyleri değiştirmeyi ilke edinmenin zamanın geldi, geçiyor. Daha önce bu yola koyulmuştum ancak tıkanıp, kalmıştım. Haddinden uzun bir süredir de bu tıkanmışlığın içindeydim. Değiştiremesek bile en azından elimizden geleni yapmamız gerek. En kötü bizden sonra geleceklere bir örnek olur. Bu arada neden “Hepsi Bizim Suçumuz” diye başlık attığımı merak eden olur diye açıklayayım; Aaron gibi kendimiz asmadığımız sürece içinde yaşadığımız sistemi bir şekilde besliyoruz. Sistem bizim içtiğimiz sudan, yediğimiz ekmekten ve en kötüsü ruhumuzdan besleniyor. Çok mükemmel bir sistem değil zaten sorun da burada kendini gösteriyor. Yanlışlarla dolu ve kimse gerçek anlamda bu sorunları çözmeye yönelik adımlar atmıyor. Bir şeyler yapmaya kalkışanın kafası eziliyor ve bizler de sadece izliyoruz. Çok yakın bir tarihte okuduğum bir haber vardı 36 günlük bebek açlıktan öldü  Peki sonra ne oldu? İçinde yaşadığımız sistem bunun bir daha yaşanmaması için herhangi bir önlem aldı mı?, bir değişiklik yaptı mı? Cevap vereyim yapmadı. İşin kötü yanı bu bebek bir ilk değildi. Google’ı açıp sorduğumuzda bunun gibi onlarca haber görürsünüz… Bu bende utanca sebep oldu ki bu sistemde yaşayan herkeste utanmasına sebep olmalı.. Bunu değiştirmek için bir şey yapmadığımız sürece; evet bizim suçumuz! Bunlar en yakınımızda olan şeyler. Öldürülüp cenazesi sokaktan alınmasına izin verilmeyen Taybet Ana, Cizre’de ölü bedeni buzdolabında bekletilen 10 yaşındaki Cemile, son bir yılda ölen 2binden fazla insan, ve daha nicesi… Biraz uzaklaşıp Suriye’ye baktığımızda çok daha beterini görebiliriz. Az ötede Irak onun aşağısında Yemen! Yemen’de son 2 yıldaki savaşın sonucunda kaç çocuk öldü haberiniz var mı? Doğru düzgün haberlere bile konu olmayan ve kimsenin görmek istemediği Yemen’de insanlar açlıkla savaşıyor. Biz kendimizi insanoğlu ya da insankızı olarak görürken ve bir şekilde bu sistemin içinde yaşayıp, onu besleyerek suçsuz muyuz? İnsanlığın her türlü veli nimetinden faydalanıp yanlışlarını düzeltmediğimiz, en azından bunun için uğraşmadığımız sürece suçluyuz. Kimsenin beni ilgilendirmez demeye hakkı yok. Neyse konu yine dağıldı. Şimdilik burada noktalıyorum. En azında bir kere şu soruyu kendinize sorun;  “Neden dünyayı değiştirmek için hiç bir şey yapmıyorum?”

TEILEN
Önceki İçerikÖyle değil mi baskısı
Sonraki İçerikNe dedin?

Bir Cevap Yazın