Son günlerde birbirimizi anlamadığımız aşikar. Lakin ben yine de kendimi, kendimizi! Anlatmaya çalışayım. Bunu çok iyi bildiğiniz Kemal Sunal’ın oynadığı son film “Propaganda” üzerinden anlatacağım. Hemen hemen herkesin izlediği bir filmdir. İzlemeyen kaldıysa da hemen gitsin izlesin. Sinan Çetin’nin yönetmenliğini üstlendiği Propagan’da filmi Hisli Hisar kasabasında çekiliyor. İzleyenler sınırların akrabaları, sevgilileri hatta bir kasabayı dikenli tellerle nasıl ikiye böldüğünü görmüştür. Film trajedi komik. Dikenli tellerin nasıl hayatları böldüğünü anlatıyor. Bu dikenli teller bugünler de Suruç’ta rastlıyoruz. 15 Eylül’den bu yana Kobane’ye saldıran IŞİD çetelerinden kaçan Kobaneli yaşlılar ve çocukların önünde duruyor. Gençleri zaten harp alanında. Bu dikenli teller sadece Kobanelilerin değil Kobaneli akrabalarına destek vermek isteyen Suruç’luların da önünde duruyor. Yani anlaşmalarla çekilen sınır telleri ülkeleri böldü bölmesine ama akrabalıkları bölemedi. Benim babaannemin birçok akrabası Halep’te yaşıyordu. Savaşın başlamasıyla bir kısmı buraya geldi. Bir kısmı da sınırın öte tarafında kaldılar. Bu durumda sadece benim ve akrabalarım için geçerli değil. Orada dünyaya gelen birçok kişi için geçerli. Bu durumu en iyi özetleyenlerden biri Ahmet Hakan olsa gerek. Ahmet Hakan şu cümlelerle anlatıyordu durumu;
-“Suruç’un evleri ile Kobani’nin evleri sırt sırtadır.
-Suruç’tan bağırsan Kobani’den duyulur.
-Suruç ile Kobani akrabadır: Amca oğullarını, dayı kızlarını Berlin Duvarı gibi bir duvar bile değil, sadece bir tel örgü ayırır.
-Suruç’ta pişen yemek Kobani’de yenir.
-Kobani’de demlenen çay, Suruç’ta içilir.
Velhasıl Suruç ile Kobani arasında zerre kadar bir uzaklık yoktur. Ne maddi olarak, ne manevi olarak…”
Öte yandan bizden beklenen ise sessiz kalıp orada yaşanan katliamları izlememiz. Cidden merak ediyorum aynı durum sizin için geçerli olsaydı, susup bekler miydiniz?
Yüce devletin IŞİD politikasını da hesaba katınca isyan etmemek elde değil. Reyhanlı’da sözde cihatçılara peşkeş çekilen sınırlar… Sınırda halkın hizmetine kapatılıp, cihatçıların hizmetine açılan hastahaneler.. Adana’da cihatçılara gönderilirken yakalanan mühimmatlar vs vs… Hani empati emptati diyoruz ya yapın da göreyim sizi? Irak’ta Türkmenlerin köylerini basıp onları katleden IŞİD’e yapılan bu desteklere nasıl katlanıyorsunuz onu da anlayabilmiş değilim. Öte yandan Irak’taki Türkmenlerin yardımına koşan önlerine siper olanlar da Kürtler iken hala bu Kürt nefretinizin sebebi nedir anlamış değilim? Bu saatten sonra samimiyetinizi nasıl güvenirim onu da bilmiyorum. Son olarak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Kanunlarınıza göre oradaki dikenli teller meşru olabilir lakin vicdani olarak gayri meşrudur.